bos beles isler

x + y = düttt

24 Mayıs 2010 Pazartesi

being muharrem


herhangi bir açıklama yapmadan bugün yaşanılan,dumanı üstünde diyaloğu aktarmak istiyorum benim ısparta gülü cemali olan okurum.

kız takımı: canım biz sana gelmeyi düşünüyoruz.müsait misin şu sıralar?
kült ablası kadar başına taş düşmesi gereken 1. tekil şahıs: aaa MUHARREM olurum,ne zaman isterseniz kuzum.

müşerref olurum diyecektim oysa.
yoksa ki muharrem olunmaz,muharrem doğulur o kısmını biliyoruz da o sevimliliğin hatrına görmezden gelinip saatlerce dalga geçilmeyebilirdi diyorum.
bu da google amca'nın 1.sırada sunduğu muharrem fotosu.vay başıma...

23 Mayıs 2010 Pazar

göbeemdeki çocuk: based on a true story


s.a. ; cin ali görünümlü ''zopa adam'' lakaplı,arkadaş çevresinde oldukça sevilen,nevi şahsına münhasır bir insandır.milletin gıpte ederek baktığı süpersonik kız arkadaşı ile fevkaladenin fevkinde bir ilişki yaşamaktadır.birlikte ''efsane aşklar'' kategorisinde 1.liğe oynamaktayken,erol taş sıfatlı kız babası tarafından bir engele takılıp,tepe taklak düşerler.tüm ilanlara,duyurulara rağmen ilişkinin git gide kaybettiği kan bir türlü bulunamaz ve yollarını ayırma kararı ile son bulur aşkları.


s.a. günlerce süpersonik kız arkadaşından kalma eşyaları imha etmekle uğraşır.ihtiyaç sahiplerine kızılderili maskları,orijinal cdler,dvdler,mizah dergileri,kıyafetler ...vb. dağıtır durur.hatta 1 hafta aradan sonra elinde mektup ve fotoğraflarla gelip; ''yakmaya kıyamadım,bunları da dağıtacağım,belki sevdiceğine yollamak üzere bir arkadaş kullanır bu mektupları,fotolarda da üzerlerine kendi kafalarını yapıştıracak birileri elbet çıkar'' diyerek herkesi dumura uğratır ve sevenlerini kara kara ''ne yapsak ki bu adama yahu?'' diye düşündürür.


aylar geçer...zopa adam s.a. erimiş,bitmiş,neredeyse görünmez adam olmuştur.hala daha sevdiceğine ve babasına isyan etmektedir.desteğini esirgemek istemeyen arkadaşları alıp biraları giderler bu bağrı yanık,bezgin arkadaşlarının evine.içkiler içilir,neşeli parçalar atılır listeye,hava,su da dahil olmak üzerine her halt üzerine geyik çevrilir.bir ara bir kişi ''içimde zillere basıp kaçan bir çocuk var'' gibi bir cümle kurar.hafif çakırkeyf olan 12 insan göbeklerini hoplata hoplata gülerler.komik olmasa bile gülmelidirler,moral aşılama misyonu dolayısıyla.
birkaç saniye içerisinde biri yanındakini dürter,dürtülen yanındakini,yanındaki yanındakini derken dürtük zincirlemesi sonrasında tüm bakışlar s.a.'ya kilitlenir.

birasından seri yudumlar alan s.a. bir yandan da göbeğini çalkalamaktadır.birkaç saniye gözlemlendikten sonra nihai soru gelir:

-n'apıyorsun lan sen?
s.a.'nın gözleri tazyikli su ile doldurulan yarım litrelik şişeler gibi bir anda dolar taşar...
-hep içimde haylaz bir çocuk olduğunu söylerdi.şimdi onu boğarak öldüreyim de son kalan şeyi de yok edeyim.ühğhüüğğğğ snıfff snıfff....

gülsen olmaz,ağlasan olmaz,ne yukarı tükürdük,ne aşağı...böyle ağız dolusu yuttuk gitti.''ben böyle aşkın ızdırabını...'' dedik cümleten.

ha olayın akıbetini merak edenler olur belki; bu hıyarlar mezun olduktan sonra evlendiler...acı soslu mutlu son anlayacağınız...

22 Mayıs 2010 Cumartesi

facebook facebook hergün aradım durdum,facebook facebook bu kızı ordan buldum

artık smayyıl yk şarkılarını neredeyse ezbere biliyorum benim iran kekliği okurum.serviste,okulda bünyeme dayatan insanlar sayesinde  bir baktım ki smayyıl ile düet yapabilecek bir kıvama gelmişim.tez zamanda hafızandan siline diye dualarınızı eksik etmeyin yanımdan,yöremden...

dizilerle pek haşır neşirliğim yok benim efendim.gördük mü birbirimizi, selamlaşıp geçiyoruz.bazen hal hatır sormak için yanaşıyorum yamacına doğru,ama sonuç;konuşarak sizi uyutan insanların yaptığı ile aynı oluyor bünyemde.ben sızıyorum,bir ara kendime geldiğimde ''hadi eyvallah'' deyip vedalaşıyorum kendisi ile.bu sebeptendir ki dizi oyuncularının isimlerini bilemem ama bi kaç dk da olsa hal hatır sormuşsam gördüm mü tanırım.bulmacalarda ''resimdeki oyuncu'' kısımları için hep harf çıkmasını beklerim ben.birkaç harf çıktı mı da o kısmı sallamasyon doldurup,bitirdikten sonra imha ederim,bulan dalga geçmesin diye.dizi tutkunu arkadaşlarımın dizi kritiklerinde de hep fransızı oynarım mesela.korkuyorum bu rol üzerime yapışıp kalacak diye.

neyse işte.tuğba büyüküstün de bu simasını bildiğim,adını sanını bilmediğim oyunculardan biri idi birkaç gün öncesine kadar.hatay'da çalıştığım dönemlerde ''asi'' dizisinin çekimleri arada bir yaşadığım yerde gerçekleştiğinden ve de ailemin yanına giderken has otobüslerinde fanatik bir biçimde izlendiğinden, daha fazla görüyordum yüzünü.hatay'dan taşındım,geçenlerde yeni dizisinin reklamlarında gördüğüm ana kadar da uzuunca bir süre görmedim kendisini.

sonra atlarımızı o muhabbetten bu muhabbete koşturduğumuz bir arkadaşımla konuşurken hatay'a geldi konu.''atım sen şurda otlayıver'' diyerekten,soğuk ayranlarımızı içmeye başladık hatay'da.ve bir şekilde ''asi'' dizine geldi mevzu.eski erkek arkadaşının bu hatuna hasta olduğunu hatırlamalar vs derken ulaşılan son nokta:


algıda toplu sıçıcılığın güzel bir örneğini yansıtıyor aslında bu.elemanın ''güzel pic'' diyerek neyi kastettiğini harmanlamış olsa da anlıyoruz öyle değil mi? ama tuğba ve hayran tayfasında durum farklı.tuğba osuruyor,tayfası sıçıyor -imam-cemaat ilişkisi-
pic= picture olarak değil de pic=piç olarak algılamasından mütevellit hoop geliyor tehditkar yorum kendisinden.bunu gören tayfa da ardından.yalnız şu çarptı gözüme: tuğba hanım kızımızdan sonra yorum yapan ablalar hep bir önceki yorumu ezme,tuğba'nın gözüne daha çok girme derdindeler.savaşı kim kazanır?tuğba'nın gözüne,gönlüne en çok hangisi hitap eder ve onla evlenmeyi hak eder?elemanın akıbeti ne olur? sorularının cevabını çok merak ediyorum ne yalan söyleyeyim.

ne entrikalı,tutkulu sayfalar varmış arkadaş!



21 Mayıs 2010 Cuma

çılgın türkler !!! ooovvv yeaaah

düğünlere katılma durumum ve göbek atma ile ilgili bir yazı yazmıştım daha önce:
٩(•̮̮̃•̃)۶ ٩(-̮̮̃-̃)۶ ٩(●̮̮̃•̃)۶ ٩(͡๏̯͡๏)۶ yeni başlayanlar için göbek atma

ama azizim eğer bu düğünler şu şekilde olacaksa atın beni içine,hayatımın en bahtiyar anlarını yaşayayım.
ordan oraya çılgın atayım!
TIK!

      TIK!

             TIK!
 
sonuncu için yorumum şudur: wall of death olayında bizden esinlenilmemişse ne olayım!

19 Mayıs 2010 Çarşamba

gözün kör olsun fantezi!


içimde yıllarca adeta bir çığ gibi büyüyen,hollywood filmlerinden fırlama ''öndeki arabayı takip et'' fantezisi eminim birkaçınızın da aklından geçmiştir.bu ukteyi ve sonra ne şekilde bunu yok edebildiğimi anlatarak aynı ukteye sahip okurlarıma faydalı olabileceğimi düşünüyorum.-aferin çok iyi düşünmüşüm değil mi?-

bu bilinçaltıma nasıl nüfus etti tam bilemiyorum ama,bir gün arkadaşlarla film izlerken bu repliğin geçtiği sahnede içimin bir tuhaf olduğunu,bir kımıl kımıllığın söz konusu olduğunu fark ettim.o gün bunu yapmam gerektiğini düşünüp,öğrenim kredisine kaç gün kaldığını hesap etmeye başladım.kredinin yattığı akşam 10 liralık bir fantezi yaşayıp,bir taksi şoförüne ''öndeki arabayı takip et'' diyecektim.faturaların fazla gelmesi planı bozdu.sonraki zamanlarda da bir türlü olmadı,olamadı.

ben böyle bunu gerçekleştiremeden üniversiteden mezun oldum gitti.sonra iş yaşamına atılma olayları.zaman zaman ayın 15'ine doğru ''şu parayı elime alır almaz yapacağım ülen'' planlamaları, fakat bir türlü olamaması diye devam etti.

taaaa kiiii bir gün babamın beni tren garına almaya geldiği güne kadar.planlanmış bir durum değildi,hızlıca arabaya bindim ve heyecanla babama:

-öndeki arabayı takip et!!!

dedim.babamın panikle arabayı hareket ettirmesi,takibe yeltenmesi,suratıma baktığı anda yüzümdeki o sırıtışı görmesi...5 sn üstadım!yıllarca planladığın her şeyin 5 sn.de

-babanın şoförümü var lan eşşoğleşşek!

fırçasıyla zart diye sona ermesi.eve gidene kadar kaç yaşına geldin hala nelerle uğraşıyorsunlar,çocukken anlıyorduk hadi şimdi ne oluyorlar,allah bilir kostüm alıp o damdan bu dama da uçmaya çalışırsınlar,ler,lar...

demek ki neymiş? babanızı kullanmamak gerekmiş...kendi işinizi kendiniz görün canlar!öptüm kalem kaşınızın arasından...



17 Mayıs 2010 Pazartesi

karanlığın içindeki gökkuşağı yolcusu: ronnie james dio



masalcı dede,küçük dev,mütevazı insan,horned hand öğreticisi,büyülü sesli adam...
ölümsüz olduğunu düşünüyorduk oysa ki biz...
 

milyonlara bir ağızdan söylettiği şarkıların yerini derin iç çekişler,üzüntü ve göz yaşı aldı.yaşayan efsane artık yok...
rest in peace...

16 Mayıs 2010 Pazar

''offside'' ı cümle içinde kullandım,oldu mu? adlı çalışmam

göksel BAKTAGİR...ismini tesadüfen ne zaman görsem,duysam soyadının offside oluşunu düşünürüm hep.BAKTAGİR değil BAK DA GİR olmalıydı o hacım.vallahi bak.dahi anlamındaki de/da'lar ayrı yazılırdı hani?
hadi soyadı durumunda ayrı mayrı yazılmıyor -sahi var mı öyle iki kelimelik ayrı yazılmış soyadı?- bari bakgir,birdesturçekgir biçiminde olsaymış.acayibime gidiyor inanın.

açık lise sınavındaki apaçi popülasyonu

 bir gözetmenin gizli notlarından:

sınıf kapasitesi: 20
sınıfta bulunan katılımcı sayısı: 19
erkek nüfusu: 16
kadın nüfusu: 3
apaçi nüfusu: 11

açık lise stayla


gözetmenin gizli notu: diğer sınavlar daha iyiydi be hacım.döş kılı saydırmıyordu hiç olmazsa.

ve ödülün sahibiiiiiiiiiiiiiii....



 kimi bloglarda çok popüler olan bir takım aktiviteler var ki beni benden alır durumlardır bunlar.ortaya bir ödül konularak,reklamımı bloğunuzda yapın,beni övün,millet bu kimin nesiymiş diye gelsin,o reklamınıza bakayım,çekilişe dahil edeyim,gerisi nasip,kısmet,şans,baht olayı gibi gibi bir ton şart,şurt açıklama vs.iyi niyetli bir hareket olmadığı aşikar.''ülen içimden geldi,maaşa da zam var,okuyucularımdan birine bir güzellik yapasım var'' gibi bir durum değil yani.kendini bu ödül için haldur huldur paralayanlara da anlam veremiyorum.''ödül'' postunun altında ''şurda yaptım reklamını al bu da link,burda da yaptım,şu da var,link,link...'' diye gözü dönmüş şişko nuri tribi yaşayan  ''fıstık benim olacak,vurucam kırbacı,vurucam kırbacı roaaaaağğhh'' nidalaları atan okurlara karşı empatik bir hareket yaşayamıyorum.

ha olmazsa olmaz ise bu blogda ödül koyma hadisesi ''benim neyim eksik?'' der yaparım ben de yapacağımı.-çelişki? hı hııı-
şartlar şurtlar,çizgiye basmadan izlenecek adımlar:
aşağıda görmüş olduğunuz ''elvis metal'' türündeki parçanın ''play'' tuşuna basıyorsunuz.sözlerini de ayrı bir sayfa olarak açıyorsunuz ve söylemeye başlıyorsunuz.''metal dinlemem'' demeyin sizi de düşünerek seçtim bu parçayı.sözleri ''google amca''ya sorun söyler.hatasız bir şekilde söylüyor iseniz bana ''söyleyebiliyorum'' deyin,inanırım.
söyleyebiliyorsanız yan masadan sıcak yaz günlerinizi serinliği ile süsleyecek bir bira yollayacağım.meeeğğmur maaşı azizim.anca...

o zaman hep beraber:
volbeat-a moment forever

15 Mayıs 2010 Cumartesi

bu da böyle bir anımdı...


yıllaaaaaar yıllar önceydi.evet hatırlıyorum.güzel güzel eğlenmiş,müziğimiz eşliğinde içkilerimizi içmiştik.sonra mekandan çıkıp evlerimize dağılmak üzere yürümeye başlamıştık.yolda yine eğlenceli muhabbet eşliğinde minik adımlarla yürüme eylemi.ve aniden bir ses:

-KAKAZEEEEEEEEEEEEEEEEEEEE !!!



çotank! efektiyle sesin kesilmesi...derin bir sessizlik hali.''ne oldu şimdi?'' bakışları...


yerde boylu boyunca uzanan zat-ı muhterem grubumuzun içinden birkaç saniye önce eksilmiş bir elemandı.neydi ona kendini kamikazeymiş gibi hissettiren? nasıl bir harekettir kamikaze hissini yaşayıp koşarak ağaca kafa atmak?
yok hacım,o zaman da bilemedim,aklıma geldikçe yine bilemiyorum...

14 Mayıs 2010 Cuma

bir rock n roll anavatanı olarak mardin

iş dönüşü yemek yeme esnasında açık olan star haber'de izlediğim haber ''rohahahaha'' temalı bir kahkaha attırdı bana sevgili okur.
haber içeriği şu:
mardin midyat'ta michael jackson'ın ölüm yıl dönümü vesilesi ile mevlit okunacakmış.ayrıntılar,ayrıntılar...
sonra elemanın teki konuşuyor:
michael jackson biliyorsunuz ki elvis presley'in kızı lisa marie ile evliydi.elvis presley'in büyük dedeleri 19.yy'da mardin'in savur ilçesinin kıllıs köyü mıhellemileri'ndendi.o yüzden michael jackson damadımız da sayılıyor bir yandan,bıdı bıdı...

neeeeeeeeeeey?!? diyebilirsiniz.ben de dedim,izlediklerimin bir iş yorgunluğu halüsüinasyanı,ııı eee,halüsünolanı,üüü,halisyulusu, halüsi, ee, halüsyosu, ıeae, halüslası (tansu çiller was here) olduğunu düşünüp nete bakayım dedim,gerçekmiş okurcanım!!!
al bak inanmıyorsan:

Jackson için Mardin'de mevlit

e artık şu karenin yanında bir de kral elvis eklenir gari...

11 Mayıs 2010 Salı

teoman'ın papatya klibindeki faytoncu


bildiğin freddie mercury yahu...

kendimize dair çok acı gerçekler


insan her geçen gün kendisi ile ilgili yeni yeni şeyler keşfediyor üstadım.biz mesela ne kadar zalım* olduğumuzu öğrendik geçen günlerden birinde.
ne kadar da zalımız,o kadar olur değil mi ?  çok kuuul,hı hı,ovv yeeeaaa !

*zaaaalım diye okumayın,alınıyoruz,zalım,kısa,net...aferin.öptüm,bye.

10 Mayıs 2010 Pazartesi

özlem tekin'in 5 kilo göğüsleri üzerinde taşıdığı şımarıklığı

an itibariyle kendisini medya kralında izliyorum da biraz önce kendisinin ağzının bantlanması dileğinde bulunmuştum.dileğim bir kaç saniyeliğine de olsa kabul oldu.''allah'ın hakkı 3'tür'' diyerekten 2. dilek hakkımı kendisinin reklam arasında yok edilmesi için kullanmak istiyorum.bu sinir bozucu gevezeliği neye borçlu olduğunu bilmek istiyorum bir de.hayır bilelim de yanlışlıkla kullanmayalım.bu da 3 oldu.

9 Mayıs 2010 Pazar

kadınlardaki evlilik kafası

90'larda annem ve tayfasını hatırlıyorum da hepsinin saç baş röfleli idi.o zamanlar hepimizde ''kadınlar evliyse röfle yaptırır'' mantığı oluşmuştu.hatta bu durum evcilik oyunlarında dahi mevzu bahis olurdu kendi aramızda.''miraba şekerim,saçlarım nasıl olmuş,kocam röfle istedi,ben de yaptırdım'' , ''ay benimki de perma istiyor'' gibi cümlelerle manyaklığımızı tavan yaptırırdık.sonra sıkılır ninja kaplumbağalarcılık,he-mancilik falan oynamaya başlardık.neyse yıllar akıp gitti...
20 yıl azizim.koskoca 20 yıl...üzerinden bunca zaman geçmiş olmasına rağmen bu gelenek değişti mi?
bu sansürlü arkadaşlar benim evli arkadaşlarım.röflesiz hallerini bilirim.röfleli hallerine baktıkça arada en az 5 yaş oynadığını görüyorum her birinde.bir insan neden kendini yaşlı ve çirkin göstermek isteyebilir?röfle yaptırma hadisesinin gerçekleşme zamanlarına bakıyorum, düğünden hemen önce yahut hemen sonraya denk düşüyor.ya gerçekten evlilik kafası denen bir olay var ve bu kafayı bulma olayı sonucu şuursuzca kuaförde röfle yaptırmak üzere alınıyor soluklar ya da kaynana baskısı denen hadiseye yoracağım olayı.gelinleri bu hale sokup etrafta ''benim oğlan salak,ne kızlar koştu peşinden,ala ala bu yaşlı,çirkini aldı,vallahi gerizekalı benim oğlan'' diye söylenip deşarj oluyor olabilirler.bilemiyorum.bildiğim tek şey röflenin şuana kadar gördüğüm hiçbir dişiye yakışmadığı.

yapmayın etmeyin,evliliğinizi tehlikeye atmayın canlarım!

8 Mayıs 2010 Cumartesi

uydurmayı severiz biz


'ın tnt coverında ''see me ride out of the sunset on your colour tv screen'' kısmını ''seviyorum allah çarpsın,ana karı tepişti''  şeklinde bize algılatmasını şiddetle kınıyorum.parçayı bu şekilde söylemeye başladığımızdan bu yana normal şekliyle söyleyemez olduk.



bir de izzet altınmeşe ile belkıs akkale vardı bir zamanlar.acaba ne oldu onlara?onları da birbirleriyle evli sanırdık mesela.onları da kınıyorum kaç çocuğa daha böyle bellettiler kendilerini zamanında...

7 Mayıs 2010 Cuma

sana yurdum insanını anlatayım mı dünyalı? tespit no: 2


yurdum insanın beyanat biçimlerinin tadından yiyemezsin .böyle ricalarını,duyurularını,isyanlarını vs. ilan etme biçimleri yok mu?bu özelliklerini bir keşfettin mi,esnaf tabelalarının,duyurularının takipçisi olmuş bir halde bulursun kendini.


*o esnaflar ki risk almayı severler.para kazanamayacak dahi olsalar farklı yollar göstermeyi kendilerine bir görev bellerler.
*onlar olası diyalogları sezme yeteneğine sahip kişilerdir.bunu önlemek için de en popüler yöntemi -aldıkları çıktıyı poşet dosyaya koyup dükkan camına asma- tercih ederler.




*mistik yönleri fazlaca gelişmiştir.elinden bir şey gelmediğinde allah'a havale ederler.halbuki gelse var ya...

*hangi saatler arasında çalıştıklarını kendileri de pek bir karıştırırlar.isyan eden müşteri olmasın diyerek olası çalışma/çalışmama saatlerini mümkün olduğunca ifade etmeye çalışırlar.''yok ben görmedim,vay ben bilmedim'' serzenişlerine mahal bırakmazlar.
 
*kategorizasyon efendileridir.neyin ne olduğunu çok iyi bilirler,her kesime hitap ettiklerini ifade etmede bir takım problemler yaşarlar ama.
*''türkçe yazıldığı gibi okunur,okunduğu gibi yazılır'' diyerekten ne var ne yoksa okunduğu gibi yazarlar.arada error verirler ama onlar için inanın değişen bir durum söz konusu olmaz.
 
*hem genele hem özele hitap edebilirler.toplumun her kesiminin dilinden anladığını bir şekilde belli ederler.

6 Mayıs 2010 Perşembe

bir fotoğraf karesinde yancı olabilme başarısı...bölüm no:1

yancılık...yüzyılın salgın hastalıklarından biri olma yolunda sağlam adımlarla ilerleyen bir kavram.fotoğraflarınızdaki ''yancı'' karakterlerin fotoğraflarınızı mahvettiğini düşünüp,gırtlaklarına oturmak isteseniz de aslında sizin de zaman zaman hazdan kıvranarak gerçekleştirdiğiniz bir durum.

öyle eş dosta yapıldığı kadar da masum olmayan da bir yanı var bu hadisenin.hayatınız boyunca bir daha görmeyeceğiniz,hayatı hakkında en ufak bir bilgiye sahip olmadığınız,sizin için otobüsün arkasında oturan adam,sokaktan geçen kadın,vb olan ama fotoğraflarınızda nedense bir pazar gününü birbirinize ayırmışsınız da anı ölümsüzleştiriyormuşsunuz havası veren yancılar da var ne tuhaftır ki...

yancılık psikolojisi nasıl bir psikolojidir? insanı yancı olmaya iten sebepler nelerdir? yancılığın alt türleri var mıdır? belirli bir eğitim sürecinden geçer mi bu yancılar? 
işte şimdiki üzerinde çalıştığım ''yancılık dizisi'' adlı çalışmam bu sorulara cevap arayan,yancılık potansiyeli taşıyan insanları gözlerinden tanımayı ve bu sayede belki bir umut fotoğraf karenizden uzak tutabilmeyi amaçlayan bir potansiyele sahip.
hayrını görürsünüz umarım diyerekten başlıyorum incelememe:


MUHAKKAK GÖRÜNECEK BİR DELİK BULAN YANCI: yancılığın tarihi kadar eskidir neredeyse.öngörüleri fazlaca gelişmiş bir türdür.fotoğraf çekilirken nerede boşluk oluşacağını,o boşluğa nasıl hızlı bir monteleme yapacaklarını düşünmeleri sadece bir kaç saniyeyi alır.tüm o boşlukları doldurma süreçleri git gide profesyonel bir hal alır zamanla.bu türün pek engelleyebileceğiniz bir tarafı yoktur.kafaya koyduysa yapar.daha çok da eş dost içinden çıkar bu tür.
TÜRÜNÜN 98498473784939. ÖRNEĞİ OLAN ÇOCUK YANCI: sinsice arkalarda bir yerlere çöreklenen türdür.belirli yaş aralığındaki her çocuk %97 bu davranışı gösterebilir.fotoğraf karelerinde elinin gözükmesi dahi onları mutlu edebilirken,tüm vücutlarını komple dahil edebildiklerini gördüklerinde ileride büyük adam olabileceklerine inanırlar,kendileriyle pek bir gururlanırlar.fotoğraf çektirirken,sağınızı,solunuzu,önünüzü,arkanızı kontrol etmeniz ve uyarmanız bu yancıyı fotoğraf karenizden uzaklaştırmak için kafidir.fotoğrafa kendini montelemek üzere farkettiğiniz bir çocuk gördüğünüzde ''şşşş çekil'' , ''kışşt kaçıl'' gibi efektlerle kovsanız kaçabilirler ama yazık.''biz bi çektirelim,sonra senle de çektiririz'' , '' bizden sonra istersen seni de çekeriz'' gibi cümleler kurun.çocuk nihayetinde.siz yüksünüz,nazik olun,örnek olun.

EN Bİ ÇİRKEF YANCI: yeşilçam'a gönül vermiş insanların çoğunlukla yaptığı yancılık türüdür bu da.gençlik yıllarında izleyip iç geçirip örnek aldığı,ayna karşısında duruşlarını,bakışlarını çalıştığı yeşilçam aktörlerinin bir yansımasıymışçasına montelerler kendilerini fotoğrafa.kimsenin ruhu duymaz.bir figüranın filmin jönü olmak isteyip,çok çalışmasına,kendini keşfettirmek isteyişindeki azme benzer bu türün azmi.böyle anlatınca üzüldüm bir an.hem siz çüksünüz,büyüğünüze saygılı olun,bırakın fırlatsın dikiz aynasından 3 numaralı jön bakışını.anı olur.


bu arada bilginiz olsun,varmış bu yancılık ile ilgili bir eğitim süreci:









2 Mayıs 2010 Pazar

burcucum çok al birini,vur ötekine tarzında çıkmışsınız

burcucum çok yaşını başını almış,geç kalmış gibi çıkmışsın.ama güzel çıkmışsın hani.ev sahibinin poponun altına bir minder dahi vermeyişi bile bozamamış güzelliğini.ama dikkat böyle yerlere oturursan çocuğun olmaz di mi ama canım şimdi...bir de burcucum dost acı söyler canparem;o tokanın rengi çok uyumsuz olmuş be şekerim.
burcucum iyi güzelsin de,biraz üşengeçsin be annem.bunalım munalım derken salmışsın kendini.boya vaktin gelmiş,aldırmıyorsun.böyle görmeye dayanamam ama kuşum.bir de o kuaförüne söyle saçları tülertmesin.
burcucum bıyıklarını aldırma vaktin gelmiş,haberin yok.bir de gözünü fazla mı pörtletmişsin iran kekliğim?göz renginle taktığın taç arasında bir uyum söz konusu.sarı çiçekli toka yerine pembiş olanından taksaydın,milyonları peşinden sürüklerdin.mekan olarak banyoyu tercih etmişsin.kutlarım.çok da temiz.annene selam puftişim.
not: burcucum ben öküzün önde gideniyim affet.şimdi farkettim taktığın taçla şampuanların,sarı tokayla kesenin renklerinin uyuştuğunu.oh gaaaaad,vaaaaaaaay? ühühühü,böhühühü :(
burcucum çok...bakma lan bana öyle,etini kırarım bak,bakma !!!
burcucum efsane olmuşsun böbeem.adeta ''0'' bedensin.ama kül görmüş eşek gibi sırıtmanı yadırgamadım desem yalan olur.koridor seçimin enfes bu arada.öptm,bys.
burcucum kralsın! ''acayip hayvanlara benziyirsen'' esprisi yapmayacağım,sen bir ikoncansın...fotoğraf tam da ''leave the emo kids aloooğğğğnnnee'' derken çekilmiş sanırım.sosyal sorumluluk sahibi bir insansın canım.aferin.

burcucum çok anti newton çıkmışsın canım.gittikçe yükselerek arşa değecek saçın başın.meşhur da olmuşsun,artık tanımaz bizi diyor arkadaşlar.duygusal adamsın yapmazsın öyle şey değil mi burcucum?

bu gece böyle oldu artık...





































1 Mayıs 2010 Cumartesi

kadın gibi kadın : adım -2 (at-avrat-braveheart)


kadın gibi kadın olmak erkeklere göre önce görünüşle başlıyor sanırım.
malum ''at gibi avrat'' lafı neredeyse hepsinin dilinde pelesenk.
fiziksel açıdan ölçüsü,kıvamı nedir ne değildir bu ''at gibi'' tabirinin bilmiyorum gerçekten.bilen varsa bir el atıverip,anlatıversin.sanırım ben pek bir ''algıda sıçıcılık'' yaşıyorum bu konu hakkında.şöyle ki;

*at gibi avrattan kasıt kafanın kadın,vücudun atı andırma hali ise görüntü fena...
*vücudun kadın,kafanın at gibi olmasıysa görüntü yine fena...
*belden aşağısı at,belden yukarısı kadın ise görüntü bir daha fena...
*belden aşağısı kadın,belden yukarısı at ise fena...
*komple at of of offf...

ucube fetişizmi mi desem ne desem bilemedim.eğer ''banane ben de at gibi avrat olmak istirem'' demekte ısrarcı olanlar varsa önerim şudur:

üzerlerine bir eyer,boyunlarına bir yular bağlamaları gerekebilir,kesip yapıştırdıkları at kafalarını başlarına geçirebilir,yahut bir adet at kostümü edinebilirler.ama bu kadın şahıslar şunu da unutmasınlar :

at gibi olunmaz at doğulur !