boş vakitlerimde bol bol fotoğraflara bakar,çektiğimiz videoları izlerim ben sayın okur.bugün yine böyle klasörler arasında gezinirken 2001 yılında yapılan ankara gezisinden şu kareyi gördüm: lise bittiğinde 5.00 üzerinden 4.98 ortalamam vardı benim kaşlı,gözlü okurum.''inek'' diye tabir edilen bir öğrenci idim ben.ancak inekliğim gözlerimden anlaşılmasın diye böyle yollara başvururdum işte fotoğraf karelerinde.sol tarafımda oturan a.p. çok içine kapanık bir arkadaşımızdı.bazen kazağının içine kaçmış olarak bulurduk kendisini.amaçlarımız farklı olsa da kamuflaj biçimlerimiz aynıydı onunla.fakat a.p'nin sol omzunun üstünde beliren ş.p. kusursuz bir hayatı varken kendini fotoğraf karelerinde ''yanlışlıkla fotoğrafta görünmüş sıçan insan'' olarak kamufle etmeye çalışıp iyice dikkatleri üzerinde yoğunlaştırırdı.herkesin stili kendine der,birbirimizi böyle kabul ederdik.
neyse...
benim asıl demek istediğim ileride bir çocuğum olduğunda,daha da ileride bu yavrucak ilkokula başladığında hayat bilgisi dersleri olacak.bu hayat bilgisi derslerinde ''aile şeması'',''soy ağacı'' konulu performans görevleri olacak.bu hazırladığı sunuları görsel unsurlarla destekleyecek(anne fotoğrafı,baba fotoğrafı,dede,anneanne,babaanne,büyükbaba vs).yavruya ben '' benim yerime bir şebek fotoğrafı bul yapıştır daha usturuplu olacak çocuğum'' desem; çocuğumun psikolojisi bozulacak,etkinliğini saçma sapan yaptığı hissine kapılıp ders performansı düşecek,dalga geçilecek,ezilecek büzülecek vs.öğretmeni eşim için ''yahu bu adam nasıl bir zevk sahibiymiş?'' diye içinden geçirecek.benimle bağlantısı olan ve o şemada yer alan tüm insanlara gülerek bakacak vs.vs...
şu yüzlerce fotoğraf arasında bir tane olsun çıkmaz mı çocuğun ödevinde kullanabileceği bi fotoğraf ? sordum sarı çiçee ''cevab veremedi''.
sene 2005...nereden ne şekilde bir gaz aldım hatırlayamıyorum ama bir anda sabina classen tadında bir değişiklik yapayım dedim.
saçın boyanması işleminden sonra ''oldu lan galiba!'' mutluluğunu yaşadım bi müddet.
sabina classen---ben
kimseden ''sende bi sabinalık seziyorum'' yorumu almamış olsam da mutluluğumve saçlarımla gurur duyuşum bi müddet devam etti...taa ki kampüste o hödüğün ''lan hatun kişisine bak,max cavalera'ya özenen kadın mı olur lan?'' yorumunu duyana kadar...
max cavalera
henüz 20'sinde bir kızın,bir erkeğe benzetilmesinin ruhunda nasıl yaralar açabileceğini düşünebiliyor musun sayın okur?o hödük düşünemedi işte.ama ben düşüncelilik edip kendisinin oya-bora ikilisinin oya'sına benzediğini söylemedim.
şimdi aradan 5 yıl geçti...o zamanki halimin tam olarak şunu andırdığını netleştirdim artık:
buzdolabına kafa atma,kapı yerine duvardan geçmeye çalışma,bir hevesle yastığa kafayı koymaya çalışırken duvarla kafamı baş göz etme vb sakarlıklarım oldu.ev sınırları içinde kalacağını sanıyordum ben tüm bu tip hadiselerin.
bugün üzülerek farkettim ki ben bir çöp konteynerına itinayla toslayıp,sırtını ''pardon canım'' diyerek sıvazlayabilen bir insanmışım.3 saat sonra aynı yerden geçerken esnaf tepkilerinden farkettiğim üzere;yaşadığım yerde tanınıyorum artık.
macera dizimizin 2. ayağında Taekwondo adlı uzak doğu sporunu inceleyeceğiz.nedir kelime anlamı peki? tae:ayak kwon:el do:el ve ayakla yapılan hareketlerin ıslah edilmiş şekli meali:çek lan elini ayağını,kırarım kemiğini,kıkırdağını
bu kendimce yaptığım meal hadisesi zevzeklik olarak değerlendirildi ne yazık ki.bu olay sadece spormuş da ben saldırgan bir forma sokmuşum kendi içimde.katiyen ''taekwondocu'' sıfata layık olamazmışım bu düşüncelerle gidersem.hayatında yaptığı tek spor ''mutfağa gidip yemek pişirmek'' olan bir insan için ne kadar acı verici...
taekwondocu her zaman adil,haklının yanında,haksızın karşısında ve tarafsız olurmuş...bir kere haklının yanındaysa tarfsız olması mümkün değil ki hacım...böyle çelişkisi olan bir sporu yapmak da benim felsefeme aykırı! bu yaştan sonra kimse bana robin hood kılıfı da geçiremez.
özetle milli sporcu olma yolundaki girişimim felsefelerimizin uyuşmaması ile birlikte sona erdi.
burdan tüm felsefeli uzak doğu sporlarını öpüp,yaşasın yakın doğu zumzuğu demek istiyorum sayın okur...
yazarın takdir bekleyen notu: ama ben tüm bu felsefe kavgalarına rağmen sırf sizin için üzerime o kıyafetleri giyip süper estetik(!) ve atletik(!) vücudumla ''kwon'' figürü yaptım bir adet...
tanrı'nın beni bir bacak boyu kadar yaratmasını anlamıyorum.hani adalet o zaman?sonra ''bana inan,bana sığın'' mesajları...bu boyla her yere sığar,sığınırım tabii.pehh!
çocukluktan kalma bir alışkanlık olduğunu düşünüyorum aslında...''anneeeeeee kakam geldiiiiiiiiii!!!!'' zamanlarından kalma hem de.ama şimdi şöyle bir durum var; -bilmiyorum kaç kişi böyle düşünüyor ama-bir yetişkinin ağzından duyduğumda pek bir eğreti duruyor,pek bir bebek gibi konuşan kız havası veriyor azizim...
bakınız cümle içinde kullanalım: -bu kısa,öz,belki de bir kaka anlaşılmayan bu kısa yazımızın da sonuna geldik.
şimdi sayın okuyucu,değerli zat...lütfen elinle vicdanını bul ve üzerine koy.oldu mu sence?
nitekim ''bu memlekette g.te g.t denir''...değil mi üstad?
son olarak dr.skull'dan geliyor marşımız:
Sen
Ayrılmadan son defa baktım sana
Hala gururlu ve hala sıcaktın
Nereye gitsem hep senin kokun
Her taşın altında sen vardın
Herkesin içinde bir parça sen
İpin ucu kaçınca sen çıkardın
Kimi yedi seni,kimi sakladı Kimi beyaza boyayıp akladı
Kimi yoluna yok oldu gitti Kimi kaçırdı seni ağladı
Aniden geldin içime bir sancı gibi
Bir gün akan sularla kaybolup gittin
Kıvrandım durdum günlerce,yoksun diye
Ve aniden yolumun üstünde bittin
Biliyorum yine geleceksin
Ve ben aynı şeyleri yapacağım
Pişman değilim bu anlar için
Her gün seni anacağım
Ayrılmadan son defa baktım sana
Hala gururlu ve hala sıcaktın
Daha söylesem bilirim dinleyecektin
Ama ben yine de sifonu çektim!...
Biliyoruz yine geleceksin
Ve biz aynı şeyleri yapacağız
Pişman değiliz bu anlar için
Her gün seni anacağız inan Her gün seni anacağız...
sene 2002...I love Scandinavian people ve zalım boy yes nolcek! mersin ilinde ortaokula başlamışlardır.ilkokulu yeni bitiren bu şahıslar hala daha bırakamadıkları okulda beslenme yapma geleneğini devam ettirmektedirler gizli gizli.yaşıtları ''kocaman adam olduk,beslenme artık çok gayce geliyor bana'' gibi manasız bir mantık yürütürken kahramanlarımız birbirlerinden bi haber kuytuda,ıssızda beslenme yapmaktadırlar.
eylül ayının ortalarına doğru zalım boy yes nolcek!evdenbir adet çay kaşığı,limon tuzu,yemek sodası,kase,pudra şekeri,meyve suyu ve kapaklı kavanoz ile çıkar.ailesi bu duruma bir mana veremese de ''çocuğun bir bildiği vardır,sosyal mosyal olacaktır belki'' diye düşünerek ses çıkarmaz.
3.dersin sonunda zalım boy yes nolcek! ileI love Scandinavian people koşa koşa beslenme yaptıkları yere doğru koşarlar.aslında her ikisi de aynı sınıftadır,birbirlerine yakındır beslenme yaptıkları kuytuları da ama bir türlü o zamana kadar iletişim kurmamışlardır.
ancak kader ağlarını haroşe örmektedir,seri olaylar zincirine işarettir bu da.zalım boy yes nolcek! çıkarır getirdiği malzemeleri.6 çay kaşığı limon tuzunu3 çay kaşığı yemek sodasıyla birlikte kaseye koyar.bunları başlar çay kaşığının arkasıyla ezmeye.ezer,ezer...sonra 2 kaşık pudra şekeri ekler karışımına.kapaklı kavanoza koyar.bir bardak meyve suyuna 1 kaşık bu tozdan ekler.hazırladığı bu köpüklü içeceği içerken burnuna içeceğin köpüğü bulaşır.farketmemiştir bulaştırdığını.
-bah hele hemşerim
diye bir ses duyar.kafasını kaldırdığında I love Scandinavian people'ın burnunu işaret ederek gülümsediğini görür.fakat I love Scandinavian people'ın da burnuna köpük bulaşmıştır.hemen zalım boy yes nolcek!deonun burnunu işaret eder ve ikisi de gülümseyerek burunlarını temizlerler.
günler,aylar,yıllar hatta 8 yıllar geçer...artık büyüyen bu çift artık bir araya gelişlerinde köpüklü içeceklerini kendileri hazırlamak yerine gidip tekel bayiinden alıyorlar.tanıştıkları zamanlardaki gibi saklambaç oynamak yerine lotr,wow falan oynuyorlar.facebookta rock riot oynayıp ''geçemez kiii geçemez kiii'' diyorlar birbirlerine.
son olarak da şunu söylemek istiyorum: o laptopları indirin kucağınızdan!!! çocuğunuz olmayacak!!!
şimdi efendim daha önce sizin için denedik ama başaramadık maceraları bölümü hazırlayıp sunmuştum.ama hep deneyip deneyip başaramadığımızı düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz derim ben.
bu kez denedik ve başardık! şimdi bazı dikkatli okurların gözüne bu heykelin bir kadın heykeli olduğu çarpmış olabilir.çarpsın! bu devirde erkek heykel bulmanın ne zor bir şey olduğunu biliyor musunuz siz sayın bay/bayan?heee susarsın di mi öyle? neyse... biz bu heykelin son halini o kadar benimsedik ki arada yanımıza alıp başını maşını okşuyoruz.hergün immortal severler derneğinin ve abbath hayranlarının yoğun ilgisine maruz kalsak da ve bazen bu durum bizi bunaltıyor olsa da yine de mutluyuz bu durumdan.ama her abbath ebeveyni gibi de kaygılıyız.yarın öbür gün ben ''karda buzda klip çekicem,dağda bayırda,korkunç ormanlarda gitarım elimde koşacağım'' derse diye.zira terleyip üşütmesinden,yataklara düşmesinden korkuyoruz.ana baba yüreği işte ne yaparsın...
neyse sevgili okur,sons of northern darkness albümünü dinledikçe junior abbath'ımızı hatırla emi...
ben,zumzuk abla wickedwitch,zalım boy yes nolcek! ve uçan adam disko bir gün hiç üşenmedik ve araştırdık,teoride kalmadık ve uyguladık...nedir bu emo çılgınlığı? nidaları eşliğinde yaptığımız bu araştırma olayında nihayet şu çıkarımlara ulaşabildik...feci empatik hareketlerdi belki ama yaptık bunu!hem de her türlü karizmamızdan ödün vererek!
şimdi efendim ilk etapta saç stili gözümüze çarptı.bir emo gibi görünebilmek için saçların üstteki fotolarda yaptığımız üzre beele beele ayrılması gerek.
sonra yüzdeki ifade mühim...emosun ya yüzde ''öz hakiki acıların çocuğu benim fırk!'' ifadesi olmalı.
efendim fotoğraflarda başınbireğiklik açısı olmalı ama o konuda net rakamları tespit edemedik yazık ki...
fotolarınızı kendiniz çekerseniz,hele hele ikinci fotodaki gibi cep telefonu ile aynadan çekme ekolünü yaşatırsanız tadından yenmez bir emo olursunuz...(fotodaki telin camera hedesi yok ama maksat okuyucunun gözüne de hitap edip kalıcılığı arttırmaksa başvurulabiliyor böyle hilelere)
ve unutmadan çemçük bir ağız ve o ağızdan dökülecek çemçük kelimeler ile son rötuşlarınız da tamam demektir...
artık emo dili ve edebiyatını da bi ara çözersiniz zaten bu işe gönül verirseniz.zira biz araştırma sonrasında eski hallerimize dönmeyi yeğlediğimizden o olaya girişmedik ne yalan söyleyeyim... ama hacım şimdi farkettim de bizim halimiz de niceymiş ha...
işte hepimizin üzerinde emeği geçen çift...onlarrr ingilizce öğrenenlerin dostuuu!onlaaar denizkenarı sempatisi yaratan çılgın ikili!onlaar bize fink atma duygusunu ingilizce yaşatan çekirdek aile!onlar bir adet mr bir adet de mrs olmak üzere browngilleeer!
her ne kadar gerçek mr and mrs browngillerin bu şahıslar olduğu iddia edilse de yok hacım...bunlarda ''going to the seaside'' tipi yok!
ismi sextris de olabilir bu oyunun.ama sextris yanlış bilmiyorsam normal tetrisin ''bağyan soymaca''lısı ya da ''çıplak abla görüntüsü netleştirmece''lisi.neyse.
bilmeyenler öğrensin.maksat sizin bir yerde bilgiye de ulaşmanızsa; bir miktar oyun hakkında fikir sahibi yapayım sizi.şu koskoca arama motorunda benim kadar güzel anlatanını da bulamazsın ey okuyucu.aslında kralını bulursun lan! lan:ulanın kısaltılmış versiyonu bildiğimiz üzere.hep tasarruf hep tasarruf...ses tasarrufu yaptığımızda bile kar ettiğimizi sanıyoruz bi yerde.ses tasarrufu demişken hadi okeyde yenilen veli amca'nın eşine sinirlenip ''ulan''ı ''lan'' yapmasını anlayabilirim.sinir halinde beynin ''ne kadar çok şey saydırabilirsem,o kadar deşarj olurum'' mantığını gütmesinden kaynaklanıyor hadi de şu harfleri yazı dilinde yutanlara kılım! -nbr? -ii,sndn? şu ergenus alfabesine daha bi kılım! ayıptır! neyse oyun diyorduk.oyunda aslolan şey erkek ve kadının cinsel organlarını üst üste getirmek.bunlar böyle değişik duruşlarda iniyorlar gökten.sen de evirip,çevirip,yerleştiriyorsun.işte böyle denk düşürebildin mi inleme sesleri duyuluyor ve o çiftimiz yok oluyor.
bu oyun tesadüfen elimize geçti aslında.babama 8 yaşındaki öğrencisinin ''örtmenim sana oyun cdsi getirdim'' diyerek hediye ettiği cdden çıktı.o çocuk ben olmalıydım hacım.tıpkı bana ''örtmenim oğuz bana büzzzzzzzük diyor'' diye şikayet edilen oğuz olmak istediğim gibi.ya da mutluluğun resmini çizin dediğimde tavşanların çiftleşmesini çizen taha gibi...benim yaratıcılığım şaban'ın defterine teneffüste ''eşşeen boku'' yazmaktan,battaniye altından ''nasıl olsa allah baba görmez'' diye düşünerek babama nah çekmekten ileriye gidemedi ne yazık ki...
sene 1900'ler...o günlerin geçen bir gününde yolda yürürken kerry king gibin bi herife rastladım.hayalerimin erkeğini azcık ıskalamıştım.ben gaşlı olsun,gözlü olsun,saçlı olsun,çukulata tenli olsun ama çok esmer olmasın,döşü gıllı olsun triplerini yaşamaktaydım o sıralar.ama sonuçta erkekti.olsundu bir yerde.sonra ben dikildim bunun karşısına tüm gücümü toplayıp:
-ar yu çekindırılıst?
diye sordum.onun da bana karşı hisleri varmış ki:
-ne gonuşuyon kütük?!?
diye cevap verdi.yok ''kütük'' dedin,yok ''çekindırılıst'' dedin.biz bi tutuştuk mu bu adamla kavgaya...kafama kafa attı mesela.sonra özür diledi,evlendik.şimdi ikimiz de ipek saç kremi kullanıyoruz.o hala kel ama ele güne karşı uyumlu bi çiftiz biz imajı çizebiliyoruz bu sayede.
hatta geçen gün bana
-ar yu çekindırılıst? diye sordu. -eki eki ehere mehere diye gülüp çok yavşaksın olum lan dedim.
yer: mersin
tarih: 7 şubat 2010
saat: 20.00
olay: yüzlerinden masumiyetleri okunacak kadar masum olan köylülerimizin evlerine yanlışlıkla giren yarasalar misali ufo girmesi...malum ülkemiz hudutları içinde görülen ya da görüldüğü düşünülen ufolar ile ilgili bir çok haber yer aldı medyada.fakat medyada yer almayan,aile sırrı olarak gömülmeye mahkum edilmiş bu esrarengiz olayı burada paylaşmadan edemeyeceğim.göreni var görmeyeni var zira daha fazla içimde tutamayacağım bu hadiseyi...
mangalımızı yapmış,sindirim olaylarına yoğunlaşmıştık hepimiz.fakat et kokusunun odadan çıkması için açık bıraktığımız penceredeki ışık yumağı kamaştırdı gözlerimizi birden.ne olduğunu anlamamış bir halde gözlerimizi ovuşturuyorduk.uçan adam diskobey'in sesi ile irkiliverdik:
-la la la laaaaaa! ufo bu laaaaaaaaaa!
sol işaret parmağı havada,suratında şebelek bir ifade ile donakalmıştı.şaka yaptığını düşündüğümden:
-hadi be ordan! kimi yiyorsun sen karpuz?
diyerek gösterdiği yere doğru baktım.fakat o da nesi!zalım boy yes nolcek!ağzını havaya ayırmış tepesindeki o tanımlanamayan nesneyi işaret ediyor.ağzından şu kelimelerin döküldüğünü işittik:
-sbazuçkmobustro zrıldrık uk...
dili tutulmuştu.tam kulak arkası yapılan sakıncalı bilgilerden dil tutulmasını gidermek için tokat atacaktım ki şu kelimeler çıktı o tutulmak üzere olan o dilden:
-hola objeto!Vamos a aldeanos inocentes.dañarnos!que es amigable,nadie piedra que,no voy a cualquiera violación.
ufoyu unutupzalım boy yes nolcek!'inne yaptığını anlamaya çalışıyorduk.zumzuk abla wickedwitchbir hışımla kalkıp masaya doğru koştu.mozilla firefoxunu tıklayıpzalım boy yes nolcek! 'in ne dediklerinden bir kuple yazdı arama motoruna...ispanyolca...ispanyolca konuşuyordu.zumzuk abla wickedwitch : -ben de bir şey var sanmıştım.ne de olsa dünya dili,içinden gelmiş konuşmuş dünya güzeli.biz şu ufo şeysini bi daşlasak,ne bileyim zumzuklasak falan...
deyince tekrardan ufo hadisesine yoğunlaştık.her birey tanımsız nesneye fırlatacak bir tanımlı nesne ararken odanın içinde
-alaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaahhhhhhhhhhhhhhh
diye bağırarak zıplayan uçan adam disko'yu gördük birden.bu tuttuğu gibi ufoyu tepesine bi geçirdi çotank diye.ufo düştü mü yere...bildiğin tencere kapağı yuvarlanması sesini duyduk.ufo yerde tıngır mıngır takılırkenuçan adam disko bu abimizi eline alıp objektifimize gururlu galibiyetini belgelercesine poz verdi.
-fuck you mother fucker! go to hell! you are no longer defined. metal kase lan bu
tarzında demeçler verdi. sonra biz de aldık bunu,7 göbektir sürdürdüğümüz gökcisimleri odamıza koyduk; toruna torbaya hava atarız diye.
bir berlusconi bir de öğrencim ali geliyor aklıma.ha bir de melek vardı ortaokuldayken! tataklı melek...geçen facebookta gördüm de topmodel* gibi hatun olmuş.
hayat ne acayip şey...''büyümüş,serpilmişsin'' ne puştça bir ifade!
*bacak boyları falan beeelee beeelee olan insanlara falan deniyor