bos beles isler

x + y = düttt

29 Nisan 2010 Perşembe

delüğanlı wolverine


bir adet wolverine tutkunu musun?
tanıdığım kızlar da bu wolverine'e bir farklı gözle bakıyor,bir karizmatik buluyorlar ki sorma hacım mı diyorsun?
şunun şeklinden ben de nasiplensem,kendimde bir iki rötuş yapsam ama yok olmaz,burası türkiye diye içerlenip duruyor musun?
üzülme wolverine ruhlu kardiş... adamentium kemiklerin ve pençelerin olmadan süper delikanlı türkiş wolwerin olup,adaptasyonda daha az sıkıntı yaşayabilirsin.hem şunu da unutma bu memleket ne apaçilere,ne emolara kucak açtı,sana mı açmayacak?

hem bak burda yapılmışı bile var.sen yeter ki üzülme,içini ferah tut emi...

21 Nisan 2010 Çarşamba

kıkır kıkır ıssısı ıssısı


konuşma gerçekten bir sanat dalı olarak kategorize edilmeli sayın okur.
kendini ifade edebilme konusunda kimimiz arada bir,kimimiz sık sık sıkıntı yaşıyor olabiliriz.hiç yaşamayanlara ilah/ilahe muamelesi yapar,önünde saygı ile eğilirim.
bu ifade becerisi yahut beceriksizliği bazı durumlarda bazı insanlara karşı ortaya çıkıp,benzer durum ve benzer insanlar karşısında da devamlılık kazanıyor bana kalırsa.
ben doktorlar karşısında fenalaşıyorum özellikle.doktor karşısında dilim sanki benim dilim değil,beynim sanki kontrol merkezim değil...doktorun problemimin ne olduğunu sorduğu an...ah o an!!!


ağzımdan çıkanlarla söylemek istediklerim o kadar alakasız,o kadar benden bağımsızlar ki; hem karşımdaki doktor insanı,hem de ben gözlerimizi kocaman açıp birbirimize bakakalıyoruz.

hemen somutlaştırıyorum:

burun ameliyatı olduktan sonra rutin kontroller...o kontrole kadar herhangi bir problem yaşamamıştım.fakat kontrolün 2 gün öncesinde burnumun içinde kemiklerin enteresan bir şekilde hareket ettiği hissine  kapıldım.bir çıtırdama efekti sonrası yanma duygusu yaşayıp durdum.2 gün sonra kontrolde:

doktor: evet kült ablası var mıdır herhangi bir problem?
ben: var aslında.
doktor: allah allah,nasıl bir prob?
ben: 2 gün önce başladı.yattığım zamanlarda oluyor.burnumun için KIKIRDIYOR.
doktor: nasıl yani? gülme gibi bir şey mi?
....

ve ben problemin ne olduğunu doktor bey kişisine anlatamadım.hakkını yiyemem,çok uğraştı anlamak için.uzun uzadıya da inceledi  burnumu ve kıkırdamak sıfatını gerçekleştirilebiliritesi olan kısımlarını...sonrasında yol verdi zaten.bir daha ''KIKIRDARSA'' nasıl bir duygu yarattığına,daha bildiğimiz şeylerden neye benzediğine dikkat etmemi ve ertesi gün tekrar gelmemi söyleyerek gönderdi beni evime.
o akşam ve onu takip eden diğer akşamlarda burnum ''KIKIRDAMADI''.ve ben,üzerinden 4 yıl geçmiş olsa da,tekrar burnum KIKIRDARSA doktor beylere bunu nasıl ifade edeceğimi düşünüp,o kaygıyla yaşıyorum.

20 Nisan 2010 Salı

resul balay kritiği


ben bir şey merak etmek istiyorum sayın okurzade;
acaba küçük resul balay'ın bir küçük emrah'tan,bir küçük ceylan'dan,bir küçük ibo'dan,küçük onur'dan neyi eksikti?
karizması mı? sesi mi?
diğer hepsi de süpersoniklerdi zaten...hepsi de ayrı ayrı göz ve kulak dolduruyordu değil mi?

madem bi bok yiyorsunuz da ''küçük'' sıfatını ekleyip salıveriyorsunuz piyasaya; ne olurdu sanki şu resul balay'ı da katsaydınız aralarına!

işte sevgili okurcan resul balay bu yüzden benim için okul gezisine götürülmeyen,gezi dönüşünde o çocukların eğlencelerine uzaktan kulak kabartan öğrenci gibidir.içinde ukteler,yüzünde hüzün vardır.

19 Nisan 2010 Pazartesi

15 yaş kafası

ben bir ''ergenus'' iken bu formata sahip olan diyaloglar yaşamadım.etrafımdaki ergenus arkadaşlarım da aynı şekilde.

ergenusluğumuzun içinde bulunduğu yüzyılların farklılığından olsa gerek.
şimdi böyle belli yaş aralığındaki gençlerin diyaloglarını sağda solda görüp,izleyip çok acayip buluyorum,ne kullanıyorlar acaba diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.

yalnız bu yaşta anne kafası yaşamak da neyin nesi o da ayrı...

ve itiraf ediyorum :
facebook'ta ergenusları dikizleyen bir röntgenciyim ben...

18 Nisan 2010 Pazar

sanata bakış açısı hesaplama tekniği

 size oldukça fayda sağlayacak bir çalışma ile karşınızdayım.

etrafınızda ''benim sanata bakış açım şöyle şöyle,böyle böyle'' diye ahkam kesen zatı-ı muhteremler mi var?
ve siz bu zat-ı muhteremlerin aslında hödük olduklarına inanıyor ve onları ulu orta delillerle rencide mi etmek istiyorsunuz? 

işte size en kesin ve en kalıcı yöntem!!! iddia ediyorum bu kadar etkilisi ile daha önce karşılaşmadınız.yüz kızarması garantili !

şimdi efendim,öncelikle malum hödük paşa'nın sanata bakarkenki bir fotoğrafını buluyorsunuz bir yerlerden. yoksa tuzaklar kurun,pusuya yatın,çekin fotoğrafını.
sonra fotoğrafı masanızın üzerine koyup, yapmış olduğum çalışmada görüldüğü üzre, gözleri ile sanata baktığı yeri birleştirin. hödükzade efendi bir miktar clark kent modu alacak ama yapacak bir şey yok.neyse efendim.çizim hadisesini çalışmamdaki gibi yaptıktan sonra ilkokuldan kalma açıölçerinizi elinize alıp,muhteşem ilkokul öğretmeninizin size öğrettiği gibi ölçüyorsunuz açıyı.

ve işte sonuç...artık elinizde delillerle konuşabilirsiniz.hem son trend de bu,hadi yine iyisiniz...


16 Nisan 2010 Cuma

(çiftlikte uyum)

 
aynı şeylere gülebiliyorsanız...
 
aynı sokaklarda yürüyüp,aynı banklarda oturabiliyorsanız...
 
bir şekilde kıyafette renk uyumunu yakalayabiliyorsanız...
 
ve aynı fotoğraf makinesine aynı pozu verebiliyorsanız...

TEBRİKLER! UYUMLU BİR ÇİFTSİNİZ,HELAL OLSUN...

bir de şöyle bir şey var belki alakalıdır:

ALİ BABA'NIN ÇİFTLİĞİ

Ali Baba'nın bir çiftliği var
Çiftliğinde kuzuları var
Me me diye bağırır
Çiftliğinde Ali Baba'nın

Ali Baba'nın bir çiftliği var
Çiftliğinde inekleri var
Mö mö diye bağırır
Çiftliğinde Ali Baba'nın

Ali Baba'nın bir çiftliği var
Çiftliğinde tavukları var
Gıt gıt gıdak gıt gıt gıdak diye bağırır
Çiftliğinde Ali Baba'nın

Ali Baba'nın bir çiftliği var
Çiftliğinde ördekleri var
"Vak vak vak vak" diye bağırır
Çiftliğinde Ali Baba'nın

Ali Baba'nın bir çiftliği var
Çiftliğinde eşekleri var
"Aiiiiiiiii, aiiiiiiiii" diye bağırır
Çiftliğinde Ali Baba'nın

Ali Baba'nın bir çiftliği var
Çiftliğinde horozları var
"Üüürü üüüü, üüürü üüü " diye bağırır
Çiftliğinde Ali Baba'nın

şimdi hep beraber:
meee meee cıstak cıstak mö mö mööööö dubu dup durrrrrrmmm gıt gıt gıdaaak vak vak vak dubu tıss çıss çıss aiii aiiii oi oi oi oi üüürü üüüüü yeah!

burda da uyum sağlanmıştır...

15 Nisan 2010 Perşembe

sana yurdum insanını anlatayım mı dünyalı? tespit no:1

yurdum insanı fena halde tv.'de gördüğü herhangi bir şeye 3 sn. içerisinde sempati duyabilen,5 sn içerisinde benimseyebilen,10 sn içerisinde de bu sempatik bulduğu şeyi kendi hayatına bir davranış olarak sokma kararı verebilen bir formdadır.
   selocan 7'den selocan 70'e

yaşı,cinsiyeti,kökeni,fiziksel özellikleri vb. ne olursa olsun 7'den 70'e toplu sempati geliştirebilme ve bunu hayatlarına yansıtabilme özelliğine sahip yurdum insanı, uzuuun yıllardır ''örgütlenme'' kelimesini duyduklarında gözlerini büyütseler de,bu toplu organize oluş ile bir örgütlenme biçimi sergilemiş olurlar. 

bir kitle imha silahı olan televizyonun, bu kitlesel hareketteki payı elbette ki en büsbüyüktür.
bakın bunu bilgiyi işleme kuramı ile ele alalım:

unutmayın ki sempatiklik insanın üzerine yakışanı giymesidir.....

11 Nisan 2010 Pazar

cenk taner'in mahsun kırmızıgül şivesi

cenk taner'in ''izin vermedi yalnızlık'' albümündeki ''şimdi biz buyuz'' adlı parçasının sonlarında şu sözler yer almakta:

en iyi dostlarımız ölülerdi nedense,
insanlar ki çoğu anlamaz sözden.
üzme kendini, biz bize yaşar gideriz, yeter ki Vazgeçme.
artık ne oyuz, artık ne şuyuz,
şimdi biz buyuz,bu


şimdi efendim  Vazgeçme dediği kısma dikkatinizi çekerim.cenk taner burada bu v'yi aynı bir mahsun kırmızıgül edasıyla söylemiyor mu sizce de?

*mahsun kırmızıgül edası ile v: dudakları ''u'' demeye hazırlayıp ani bi manevra ile o dudak formu ile ''v'' sesini çıkarmak.


fotoğraf ve resim arasındaki 7 fark


  1. yazılışları ve okunuşları farklıdır.
  2. FOTOĞRAF çekilir,RESİM çizilir.
  3. FOTOĞRAF kendisine yıllar boyu RESİM diyenlere kırılmıştır,RESİMe asla FOTOĞRAF denmemiş,muamelesi dahi söz konusu olmamıştır.
  4. FOTOĞRAF görüneni yansıtmakla,RESİM soyuta da kaçmakla görevlidir.
  5. ikisinin de alet edavatı,yöntemi,tekniği,sanatçısı farklıdır.
  6. FOTOĞRAF için çözünürlük kavramı devreye girebilir ancak RESİMin çözünürlüğü diye bir durum söz konusu değildir.
  7. penguen'den alıntı yaparak bitiriyorum:
bence FOTOĞRAF insanın kendine yakışanı giymesidir. böyle FOTOĞRAF çekileceğin zaman saçını başını yaparsın pozlar verirsin, kıyafetlerin felan on numaradır. hem facebooka koyarsın cilalı fotolarını insanlarla tanıştırırsın.

bence RESİM insanın kendine yakışanı giymesidir. böyle sanat için soyunmak felan bunlar güzel şeyler vücudunun her bir yeri güzel; göstermek gerekir. oha ne kadar büyükmüş dedirtmek güzel şeydir. insana öz güven verir.



                                                                                                                


hepimizin aklı karışık vesselam.

٩(•̮̮̃•̃)۶ ٩(-̮̮̃-̃)۶ ٩(●̮̮̃•̃)۶ ٩(͡๏̯͡๏)۶ yeni başlayanlar için göbek atma

  • düğün dernek faaliyetlerine katılmak senin için bir işkence mi
  • eş,dost,akrabaların pistte paldır küldür kurt dökme eylemlerine tanık olup ''yahu nasıl beceriyor bunlar?'' diye her birinin yaptığı figürleri mercek altına aldın mı oturduğun yerden?
  • ''yarın öbür gün aile fertlerinden biri evlenir,ohaa peki ya ben evlenirsem?'' kaygısını yaşayıp şeytanın bacaklarını kırmaya göz diktin mi?
  • ev boşaldığında ayna karşısında deli deli oynadın mı doğru söyle?
  • sırf oynayamadığını bildiğinden sağda solda ''düğün dernek hadiseleri çok saçma,ne o öyle hoppidi hoppidi,hiç haz etmem,benimki şöyle olacak,böyle olacak'' diye ahkam kestin mi?
  • tecrübelerin sonucu düğünlerde seni oynamak için kaldırmaya gelebilecek kişileri gözünden tanıyabilme ve eyleme geçtiklerinde anında depar atıp tuvalete kaçabilme meziyetine sahip misin sen de?
  • düğün kayıtlarında masada oturup çerez tıkınınan kişilerin arasında mısın hep?

  • çocuğunu yeni yeni yürümeyi öğrenirken motive eden ebeveynler gibi etrafında ''ya nesi var işte iki sağa,bir sola atacaksın kalçanı,eller öyle değil bak böyle,buralarını da beele beeele sallayacaksın,oh oh,vallahi stres attırıyor bak'' diye motive etmeye çalışan azimli arkadaşların senden tamamen ümidi kesti mi?
o halde okurcan şimdi söyleyeceklerimi iyi belle:
bu hadisede 5 yıl sınırı önemli.5 yıldır deniyor deniyor başaramıyorsan,6. yılından gün almışsan daha da deneme,vaktini boşa harcama.zira bir kez geliyoruz şu dünyaya 982832847427832 saatini göbek atabilmek uğruna harcamak pek akıl karı değil şu vakitten sonra.


ha eğer hala 5 yıl dolmamışsa göbek atma geçmişinde o vakit ısrarla denemeye devam et...kim bilir sonunda düğünlerde tüm gözleri üzerinde toplayabilecek,hadi en kötü, kalktığın zaman bir iki figür sergileyip dikkat çekmeden arada kaybolabilecek bir levela atlayabilirsin.biz de arkandan su döküp ''yolun açık olsun kardiş'' diye mendil sallayıp uğurlarız seni o vakit...

bana artık lazım değil diyerekten yolun başında,ortasında olan arkadaşlara lazım olur düşüncesiyle,dayanışma baabında hani, şu parçayı tozlu arşivden tozunu alarak armağan ediyorum:



ve sen başarısız okurcan,senin yolun belli:
  • yine oynak bir müzik açıp evindeki boy aynasının karşısında göbek atıp,gözlemlediğin figürleri kıvrılıp,bükülemeyen vücudunla sergilemeye çalışacaksın...
  • her zaman olduğu gibi düğünlere ve oynak mekanlarda yapılan aktivitelere katılmamak için türlü bahaneler bulup evinde sinema seyredeceksin...
  • annenin kolundan çekiştirmek suretiyle götürdüğü düğün salonunda yapılan ''lütfen çocuklarınızı pistten çekin'' anonslarının hiç birinin senin rahat göbek atman için yapılmadığını düşüneceksin...
  • ayıp olmasın diye katılmak zorunda olduğun düğün aktivitesinde şıngır mıngır oynarken,oturduğun köşede seni farkeden arkadaşının göbek ata ata,gerdan kıra kıra pistten sana doğru yaklaştığını farkettiğinde masanın altına saklanacaksın yahut leş gibi tuvaletlere koşup ''lütfen bitsin bu işkence tanrım'' diye dua edeceksin...
ama şu var başarısız okur; onlar orada göbek atarken sen onlardan 1 sinema daha fazla seyretmiş,birkaç sayfa daha fazla kitap okumuş,oturduğun yerde belki onların henüz farkedemediği yeni bir şeyi farketmiş,keşfetmiş olacaksın...
benim kümtür yumağı okurum,kendini sev e mi? çok üzüyorsa bu durum seni,temmuz-ağustos gibi düğün sezonu patlama yapıyor,kaçı kaçıver o vakit şehirden.tamam mı? hem bak senden de beterleri var; göbek atma olayını göbeğinden anlayanlar vs.
haydi yolun açık olsun senin de... 



5 Nisan 2010 Pazartesi

biraz da bilgilenelim

ve tabii ki hatırlamacasına;

4 Nisan 2010 Pazar

odun sevgisi


Tohumlar fidana
Fidanlar ağaca
Ağaçlar ormana
Dönmeli yurdumda
                                 Yuvadır kuşlara
                                 Örtüdür toprağa
                                 Can verir doğaya
                                 Ormanlar yurdumda
Bir tek dal kırmadan
Ormansız kalmadan
Her insan bir fidan
Dikmeli yurdumda

                               Yuvadır kuşlara
 
                               Örtüdür toprağa
                               Can verir doğaya
                               Ormanlar yurdumda 


ağaçları sevin kardişlerim...''odun'' sıfatı yüklediğiniz sevgililerinizi de.zira her şeyin bir şeyi var değil mi ama canım şimdi? bakın tüm bu eli açıklığınız sayesinde dünya ne tatlı bir yer olacak.kuş sesleri*,kelebek renkleri*,börtüler böcekler*...hem daha sevgi dolu bir kişi olursanız şirinleri bile görebilirsiniz...
 
* kuş sesleri: cik cik,gak guk,vak vak gibisinden.
* kelebek renkleri: ne bileyim sarıdır,kırmızıdır,beyazdır,pembedir renkleri.
* börtüler böcekler: hamam börtüsü,hamam böceğisi tarzında.

3 Nisan 2010 Cumartesi

kadın gibi kadın : adım-1

barbi mehmet'ten,bebek okan'dan eksiğim ne diyerekten bir yola çıkmış bulunmaktayım an itibariyle...

bundan sonra bloğumda da ''kadın gibi
kadın'' başlığı ile yayınlayacağım araştırmalarımı,sevgilileri tarafından odun gibi odun bulunan bağyan okur,yazar kardişlerime ithaf edeceğim.

madem sevdicekleriniz hem eş,hem de silah arkadaşı olmanızdan memnun olmuyorlar,vurun kafalarına kadınlığınızı kardişler,kan gövdeyi götürsün!!!breh breh breeeehhh...

2 Nisan 2010 Cuma

sizin için denedik ama başaramadık macera no:5

bu maceramızın konusu: karın üstünde naylon poşetle kaymak

şimdi sevgili okur,bazılarımız şanslıdır kış ayları.sonbahardan babaları,amcaları,abileri,dayıları vs tarafından kışa yetiştirilmek üzere hazırlanmış kızakları vardır çünkü bu kişilerin...herkesten daha mutlu yaşarlar bu insanlar kış mevsimini; böyle sindire sindire...

neyse...

kızak sahibi olmayanlar da kıçlarının altına kestikleri büyük poşetleri yahut plastik leğenleri koyarak gidermeye çalışmışlardır bu eksikliği...benim de tarzım genel itibariyle buydu.bunca yıllık poşet kayakçısıyım bir kere olsun düzgün bir kayış sergileyemedim.hep eşe dosta gıpte etmişimdir negzel kayıyorlar diye.

antenman olayı değil sanırım poşetle düzgün kaymanın sırrı...lise yılları,üniversite yılları; yaptığım onca poşet aktivitesi ya kaldırımdan uçmamla ya da kaldırıma çıkmamla sonuçlanmıştır zira.sadece yancı olup,eşin dostun poşetinin üztünde onlarla kaydığım zamanlarda bir başarı edebildim,gerisi poşetin altımdan kayması,benim poşetin üstünden kaymam gibi hadiseler işte.

okullar bitti,mesleki durumlar peydah oldu...meslek hayatımın bağrına atıldığım 2. şehirde koca koca insanlar yine poşetle kayma aktivitesine imza attık.daha doğrusu onlar attılar,ben yeltendim.çok hatrı sayılır dostlarım pek bir azimli çıktılar; kendileri gibi kayabilmem için insanüstü efor sarfettiler sağolsunlar.
genel kanı benim poşetle kayma sanatı için yaratılmadığım yönünde oldu ne yazık ki...

herkes şanslı doğmuyor azizim!!!

sonuç olarak ''ben denedim,başaramadım ama şurda hata yaptım,siz böyle yapın'' gibi tavsiyelerim de olamayacak.üzgünüm sayın okur.hatta varsa bunun bi yolu yordamı,yöntemi tekniği; siz bir el atıverin,bir anlatıverin madde madde be hacım...



evimizin vampiri

yıllardır bildiğimiz, ailemizin ''ikimiz bir fidanın güller açan dalıyız'' hakkı bulut'u yeni imajıyla gündeme bomba gibi düştü.ismini hakkı blood olarak değiştirip ''asasabonsam'' nickini alan vampir hakkı ''anne babaların gençlik yıllarında çok emeğim geçti, şimdi de biraz çocuklarına geçsin'' düşüncesiyle yeni bir yola baş koydu...

yaptığı uzun araştırmalar sonrasında günümüz gençliğinin vampirlere olan düşkünlüğünü keşfeden hakkı abimiz, imajını bu yönde değiştirme kararı ile yeni yoluna çıkmıştır.
basına ''vampir dili ve edebiyatını da öğreneceğim,bu konuda azimliyim'' diyerek demecini dilini yukarıdaki gibi çıkararak somutlaştıran hakkı blood, üzerinde çalıştığı ''ağzın leş gibi sarımsak kokuyor yarim'' adlı şarkısından bir kuple söyleyerek,sevenlerinin beğenisine sundu.

kendisine başarılar diliyor,yolunun açık olmasını temenni ederek arkasından bir sürahi su döküyoruz efendim...